ANKARA’DA BİR YOZGATLI  Cüneyt CANVER (13 Mayıs 2000 Sabah Gazetesi)

ANKARA’DA BİR YOZGATLI Cüneyt CANVER (13 Mayıs 2000 Sabah Gazetesi)

19 Aralık 2022 Pazartesi


Ankara’da yaşayıp da Salim Taşcı’yı bilmeyen hemen hemen yok gibidir. Salim ağabey aslında Yozgatlı’dır. Ama Ankara’nın topoğrafyası, Ankaralının da tapusu ondan sorulur. Salim ağabey bizim deyişimizle “pirimizdir”Ona pir lakabını da yine pirlerimizden Antalyalı “Pir Hasan” takmıştı. Taşcı’nın medyayla arası çok iyidir. Herkesi tanır, herkeste onu. Küsleri barıştırır, yardıma koşar, yazıları eleştirir, kiralık ev bulur, kefil olur, över bazen de yerer ama yererken bile kırmamak için kelimeleri özenle seçer. Pirimiz böyle devam ederse korkarım yakında “erecek” ve biz ona artık pirim değilde “ermişim” diye seslenmek zorunda kalacağız.

Pirim Şairdir de

Pirim yazılar, şiirler yazar, ağaçlar diker, ister ki orman olsun. Orman deyince Oran’daki ormanları hatırladım. Hani şu her sabah içerisinde yürüdüğümüz ormanları. Ne kadar kirletilmiş, ne kadar korumasızlar değil mi? Naylon torbalar, kutular, şişeler, torbalar, yemek atıkları, kağıtlarherşey ama herşey, o yetişmesi yüzyıllar alan ağaçların altlarına atılmış. Hem de hepsi bir araya gelseler bir ağaç etmeyecek insanlar tarafından. Hafta sonları rotanızı İncek’e doğru ayarladığınızda o güzelim ormanların dramını daha net şekilde görebilirsiniz. Piknikçilere, ateş yakıp et kızartan kafa çeken ve sonra hiç utanmadan bütün çöpünü oralarda bırakıp giden piknikçilere rastlarsınız. Pirimiz ağaç dikiyor, siz ya yakıyor, ya da kirletiyorsunuz. Sonra da bilinçli birer yurttaşmışsınız gibi gerim gerim geriliyorsunuz. Oysa piknik de yapar, ateşinizi söndürdüğünüze emin olduktan sonra son parçasına kadar çöpünüzü toplayıp, gördüğünüz ilk çöp kutusuna da atabilirdiniz. Bunu yapsaydık ormanlarımız yanmaz, o mübarek ağaçlarımızın dipleri mezbeleliğe dönüşmezdi. Ne düşünüyorum biliyor musunuz? Hafta sonları bir araya gelsek ve çöp toplasak. Topladığımız çöpleri de belediyelerin araçları gelip alsa. Hem spor yapmış hem de çevreyi korumuş olmaz mıyız? Yoksa çöp toplarken görülünce utananlardan mısınız?

Nereden nereye geldik

Kirlenen ormanlardan bahsederken aslında Taşcı’dan uzaklaşmış olmuyoruz. Pirimin kafasını “evet” anlamında salladığını görüyor gibiyim. Onun da Ankara ve Ankaralıya yakışmayan görüntülerden rahatsızlık duyduğuna eminim çünkü. Son günlerde kendini ağaç dikmeye adayan pirimiz bakın ne diyor: “En kolay olan, birbirimizi suçlamaktır. Yaktılar, kestiler, bitirdiler…”  O zaman “Sen yakma, sen kesme, sen bitirme…” Bir karış toprağımızı vermemek için kanımızı feda edeceğimiz vatanımızdan, erozyon nedeniyle her yıl Kıbrıs adası büyüklüğünde toprak gitmektedir. Bu ne şekil vatan savunuculuğu, nasıl vatan sevmektir?  Evet: Kestilerse, yaktılarsa, bitirdilerse; biz yenilerini yapalım. Kesmeyelim sahip çıkalım. Yaptığım bu ormanlara sevdiğim, saydığım dostlarımın, arkadaşlarımın, ağabeylerimin ve sayınların ismini verdim.

Neden gazeteciler

Çoğunluk neden gazeteciler sorusu akla gelebilir. Hayatta ilk maaşımı gazetecilikten aldım. Hayata gazeteci olarak atıldım. Kendi camiamdan isimlerin bulunması hoş görülsün. Yaş geldi 55’e. Eh! Yolun yarısındayız demektir… Her yaş için bir orman. Ama biz 90’ı bulmuşuz. Galatasaraylılar Ormanına gelince, biz koyu Fenerbahçeliyiz. Fenerbahçeliler kalender olur. Galatasaray’ın yabancı takımlarla yaptığı maçlarda Galatasaraylıdan çok Galatasaraylıyızdır. “Salim Taşcı/ Eski Gazeteci.”

Pirim, diyorum ki, bir önderlikte daha yapsan da şu ormanlarda ki çöpleri temizlesek… Ve bir daha kirletmesek… Belki Ecevitler de gelir çöp toplamaya. Ne dersin?